On İkiye Bir Var!

26 Ağustos 2012 Pazar


Ya lise hazırlık ya da lise 1’deyken Türkçe dersi için zorla okutturulan, beni Türkçe’den iyice soğutan öğretmenin seçtiği kitap. Oldum olası zaten öyle edebiyata, Türkçe’ye, sözel derslere ilgim yok. Sadece kitap okumayı seviyorum o kadar. Ama her türlü kitaptan da zevk alamıyorum. Okuduğum kitap roman olacak. Öyle öykü kitapları, kişisel gelişim kitapları, biyografiler ya da şiir kitapları pek benim beğeni alanım içerisinde değiller. Bu kitabı okuduktan sonra, kesin olarak da buna karar kıldım.

Tatile gitmeden önce, kitap yarım bırakmamak ve yanımda yarısı okunmuş kitap taşımamak için ince bir kitap okuyayım diyerekten elime alıp okuduğum kitap. Aslında tatile gitmeden önce bitirdim, ancak yazmak için anca vaktim oldu. Kitap içerisinde birkaç tane öykü anlatılıyor. Bana sorarsanız, öyküler öyle çok da iç açıcı değiller. Felsefe yapılan olayları sevmediğim için bana iç açıcı gelmemiş olabilir tabiî ki. Ayrıca, kitap içerisinde o kadar çok anlamını bilmediğim kelime kullanılmış ki, bazı yerlerde hiçbir şey anlamadım. Bir an bildiğim Türkçe’den bile şüphe duydum. O yüzden yine sevmedim, yine sevemedim…

Kitabın arkasında bir de Milli Eğitim Bakanlığı tarafından okullarda okutulması önerilir gibi bir yazı yok mu, Allah’ım öleceğim. Daral geliyor bana bu önerilerden. Bana sorarsanız eğitim sisteminde değişmesi gereken o kadar çok şey var ki, ayrıca bu tarz kitapları okutarak da çocukları kitap okumaktan uzaklaştırıyorlar. Çocuğa ver bakalım bir roman, şöyle en akıcı, en ilgi çekici, en güzelinden.  Okuma alışkanlığı başlasın çocukta. Yok ama olmaz, burası Türkiye, okutun kıl kıl kitapları, soğutun çocukları. Cahil geldik, cahil gidelim… 

0 yorum:

Yorum Gönder