Ikea Hediyenizi Aldınız mı?

22 Aralık 2013 Pazar
Geçenlerde hem mail, hem de cep telefonuna mesaj olarak, "Ikea'ya gelin, saksı hediyenizi alın" şeklinde bir duyuru aldım. Eh ben de böyle saksıydı, tastı, tabaktı olunca dayanamayan biri olunca, kalktık sabahın köründe Ikea'ya gittik.

Sabahın körü diyorum, (normalde geç kalktığım için bana göre erken bir saat :))) çünkü kahvaltıya gittik. Özellikle peynirin tadına ve sucuğun baharatına bayılıyorum. Ya her hafta ya da 2 haftada bir Ikea'ya kahvaltıya gitmeyi alışkanlık haline getirdik. Hafta içleri oldukça uygun fiyatlı, lezzetli ve sınırsız çay/kahveli kahvaltı yapmak isterseniz, tavsiye ederim. :)

Her neyse, önce saksıyı aldık kasaya geçtik, ancak kasada bir türlü düşmedi fiyatı, hediye olarak alamadık. Daha sonra bizi Ikea aile kartına başvuru yapılan yere yönlendirdiler, meğersem kart bilgilerinizi falan alıyorlar, bilgisayara işliyorlar, sonra da hediyeyi veriyorlarmış. Yani Ikea Aile Kart sahibi olmak zorundasınız saksınızı almak için. Eğer kartınız yok ise de üzülmüyorsunuz, gidip anında başvurup alabiliyorsunuz. Dolayısı ile eğer benim gibi Ikea ürünlerinden memnunsanız, bu hediyeyi kaçırmayın derim.

İşte hediye edilen saksım:
 Siz onun saksı olduğuna bakmayın efendim, çok güzel organizer görevi görüyor. Bizim evde banyoda tarak, fırça gibi saplı ürünleri içeriyor mesela şu anda. Bence oldukça şık duruyor. :)

Ikea'ya gitmişken eli boş dönmek de olmazdı tabi, hediye saksımın yanına hemen bir kaç parça eşya sıkıştırıverdim. :)
Hediye saksımla aynı desendeki enine uzun saksıyı da atıverdim hemen kasasın önüne. :P Bu saksımız da, yine banyoda toka ve taç gibi ürünleri topladı. Hem ikisi bir arada uyumlu oldu, hem de düzenli ve temiz bir görüntü elde ettik. :)
Resimde gördüğünüz aslında bir servis altlığı, ancak o da bizim evde görevinden sapmış durumda. Daha önce bir kaç tane daha almıştım, ancak bir yer eksik kalınca, eksiği tamamladım bu sefer. Peki ne diye kullanıyorsun sorusu gelirse: Efendim bilirsiniz eskiden danteller çok modaydı, şifonyerler üzerine, komodinler üzerine, masalar üzerine vs. Şimdi ise pek fazla kullanan yok gibi. Eh ben de artık dantel kullanmıyorum, ancak komodinlerimin üzeri de örtüsüz pek boş kalıyor gözümde. Ben de bu servislikleri alıp dantelmiş gibi kullanıyorum. Hem entel dantel bir hava veriyor, hem de modernlik kaybolmuyor. Kim görse "aa ben de yapayım böyle, mantıklı" dedi. Tabi sevmeyen de olabilir, saygımız sonsuz. :))
Eşim her seferinde tenceren yok mu be hanım, her yerden tencere tava alıyorsun diyip duruyor ama yok yani, hep eksik, ne yapayım. :) O yüzden uygun fiyatlı bulunca da bir tencere ve biri silikon biri delikli 2 adet spatula da alışveriş sepetimize eklendi. :)

Şimdi duydum ki ayın 31'ine kadar da yeni indirimler yapılmış bir çok üründe. Evi bu sene komple Ikea'dan döşedik (gören sponsor mu oldu diyor :P) ama yine de indirimdeki ürünlerden de belki ekleme yapabiliriz. Haftaya yine bizi Ikea kahvaltı ve alışverişi bekler. :)

Sevgiler

Okudum: Şanslı Köpek Çöpçatanlık Servisi

21 Aralık 2013 Cumartesi
Bu kitapla alakalı diyeceğim ilk şey, eğer benim gibi hayvanları çok seviyorsanız, mutlaka okumanızı tavsiye ederim. Kitabı okuduğum sürece, kitaptaki her köpeği kendi köpeğimmiş gibi hayal ettim, sevdim, eğlendim, mutlu oldum. Bana göre oldukça eğlenceli bir kitaptı. :)

Okuması çok rahat, kafanızı hiç yormuyor, genelde geceleri yatmadan önce okudum ve yatağa yüzümde gülümseme ile girdim hep! :)

Yaş sınırı olmayan bir kitap bence. Ortaokul (hatta ilkokul bile belki) yaşlarından itibaren okunabilir. +18 e girecek hiç bir öğe, betimleme vs. içermiyor. Ebeveynler çocuklarına içleri rahat bir şekilde hediye edebilirler. :))

Kiler marketlerden çok uygun fiyatla da edinebilirsiniz. :)

Konudan bahsetmek yerine, sadece arka kapakta yazanları vermekle yetineceğim, zaten orada yeteri kadar anlatılmış:

Şanslı Köpek Çöpçatanlık Servisi

Bir aşk hikayesinde çoğunlukla iki tarafın olması beklenir. Ancak bu hikaye üç taraflı.

Durun, hemen aklınıza yasak bir aşk ya da ihanet gelmesin. Buradaki üçüncü taraf başka bir insan değil; köpekler.

Lara insanların içlerindeki boşluğu doldurabilecek en önemli duygulardan birinin hayvan sevgisi olduğuna inanmaktadır; özellikle de köpek sevgisi. Arkadaşıyla birlikte kurduğu küçük topluluk, insanlarla köpeklerle eşleştirmekte, böylece yardıma muhtaç köpeklere kalıcı yuvalar bulurken, insanlara da sadık bir dost kazandırmaktadır.

Lara'nın evinde her zaman yardıma ihtiyacı olan bir köpek için daha yer vardır.

Bir köpek daha... Bir tane daha...

Fakat bir gün, erkek arkadaşı Evan, onu ve köpeklerini artık istemediğini söyler. Evi köpekleriyle birlikte terk etmek zorunda kalan Lara'yı, zor günler ve önemli bir seçim beklemektedir.

Sevgiyle kalın.

Şeker Gibi Başlar, Şeker Gibi Biter

14 Aralık 2013 Cumartesi
Normalde pazar günü yazmam gerekirdi bu yazıyı, hani hafta bitişine ithafen falan ama.. Ben de çoğu insanın aksine pazar sendromu var. O yüzden pazar günleri post yazacak keyfe erişmem zor benim. :) Ama cidden pazar günleri çok sıkıntılı geliyor bana.. Dışarı çıksanız, trafik berbattır. En yakın mesafedeki yere bile gitmek en az 1 saatinizi alır. Hadi gittiniz, araba parkı sorun olur. Yemek isterseniz, kalabalıktan yemek geç gelir. Alışveriş için gezineyim dersiniz, mağazadaki kalabalıktan içiniz bayılır.. O yüzden pazar günleri evde kalayım, yataktan çıkmayayım bütün gün dersiniz, bu seferde hasta gibi hissedersiniz.. :(

Neyse, geçiyorum ben haftayı şeker gibi bitirmeye.. Çok güzel bir renk seçtim gene!

Sevgili Sargita'nın hediyesi Golden Rose 37 numara karşınızda! Tam bir portakal rengi, hiç çıkarmak istemiyorum tırnağımdan. :)
Aslına bakarsanız tam bir yaz rengi. Yazın bol bol  kullanacağımdan şüphem yok. :)

Ama bu oje ile sevdiğim başka bir özellik var. Fırçası kalın! Normalde kullandığım çoğu ojede ince fırça vardır benim ve kafamda da her zaman ince fırça daha iyidir düşüncesi.. Ama ama ama bu fırça benim tüm tabularımı yıktı attı. Çünkü kalın fırça ile sürmek daha kolay(bir hamlede daha fazla oje aldığınız için üzerine) ve taşırır kesin dememe rağmen ojeyi hiç taşırmadan sürmek mümkün! O yüzden bayıldım fırçasına! Bundan sonra oje seçimi yaparken daha kalın fırçalı olanlarına yöneleceğim. :)
Malum kış geldi, bu turuncu renge de bir kardanadam ekleyeyim dedim resme. :)) Resmi geçelim, ojeye dönelim. Ben 2 kat sürdüm, kuruması gayet makul zamanda oldu. Tek kat sürdüğüm zaman biraz şeffaf kaldı, o yüzden tam rengini çıkarması için (üzerinde de belirtildiği üzere) 2 kat sürmek daha iyi bence de.

Dikkat edilmesi gereken bir husus var yalnız kalın fırçalarda. O da üzerine çok fazla oje almamanız gerektiği! Çok alırsanız (ki ilk başta sanki fırça inceymiş gibi davrandım) yine taşırmadan sürmek mümkün ama çok sıvı sıvı olduğundan hem kuruması açısından daha fazla beklemek gerekiyor, hem de tırnağınızı (parmağınızı) hiç oynatmamanız gerekiyor. Yoksa oje sağa sola kayıveriyor. :)

Aşağıdaki resim de flaşlı olarak çekilmiş hali. Ayrıca ilginç olan şu ki, güneşin altında da (tabi bu havada güneş ne kadar bulunabilirse :)) neon turuncuya çalıyor olması.
2014 yazının göz bebeklerinden biri bu benim için!

Sevgiyle kalın.

Pazartesi Sendromuna Şeker Gibi Renk!

9 Aralık 2013 Pazartesi
Malum pazartesi sendromu! İnsanın canı ne iş yapsın istiyor ne de yataktan çıksın. Bıraksalar beni sıcacık yorganımın altını bırakıp da kalkıp iş miş yapmam. Ama nerede o lüks! :)

O yüzden iş bitince yeni post girebiliyorum ancak. :)

Bu ojemi aslında daha önce sürdüm ama postunu yazmak için özellikle Pazartesi gününü bekledim. Rengine baktıkça içim açılsın, daha bir mutlu olayım, bana neşe versin diye! :)

Bugün biraz Ruby kırmızıya kaçan biraz da çingene pembesine kaçan bir rengim var. :)

Flaşlı çekim yaptığım zaman işte böyle I love'un meşhur lip glossunun rengine çok yakın duruyor. Ancak güneş altında (tabi bu havada güneşi bulmak pek kolay değil :)) birazcık da kırmızıya çalıyor. Zaten böyle resme çok çoook dikkatli bakarsanız, bazı yerlerin kırmızı bazı yerlerin daha pembe olduğunu anlayabilirsiniz. :)

Peki hangi oje bu diye sorarsanız?
Markası Linette, numarası 109 ve adı da Ruby Red :) Bu resimde içindeki simlerde belli olmuş, çok hoşuma gitti. :) Çok simli değil, hoş bir ışıltı verecek kadar sim içeriyor. :)
Bu ojeyi nereden aldın diye sorarsanız: Türkiye'den değil!
Yıllar yıllar önce Amerika'dan hediye gelmişti bana. (Seri olarak, yani bir çok rengi daha var ben de.:)) Onca yıl geçmesine rağmen üstünden, ne bir ağdalaşma ne bir kuruma. Taş gibi çıktı vallahi. :)
Arkasında da bir sürü yazısı var böyle. İçindekileri yazmışlar da yazmışlar. :)

Türkiye'de bulunabilir mi bilmiyorum ama benim tavsiyem Ruby kırmızı bir oje edinin. Yılbaşı akşamı büyük ihtimalle benim tercihim bu renkten yana olacak. Nedense o akşama kırmızı dışında bir renk yakıştıramıyorum. :)

Sevgiyle kalın.

Vizyon Filmleri

6 Aralık 2013 Cuma
Son zamanlarda film sevdam oldukça arttı. Her cuma yeni bir filme gitmeyi adet edindim diyebilirim. Hem atmosferi bir başka, hem de filmden aldığınız zevk daha maksimum. :) Hal böyle olunca da bir kaç tavsiye verebilirim diye düşündüm. Çünkü bazı filmler tamamen hayal kırıklığı! Boş yere vaktinizi çalmasınlar!

Şu anda hakkında konuşabileceğim 4 adet film var:

1. Açlık Oyunları : Ateşi Yakalamak

İlk filmini izlemiş ya da kitabını okumuşsanız zaten filmin güzel olacağını başından anladınız demektir. :) Film vizyona girer girmez koşa koşa gittim desem yeri var. Sinemada istediğim seansa zor yer buldum. Resmen herkes onu beklemiş! Filmin süresi oldukça uzun ama izlerken hiç uzun gelmiyor, nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz.

Konusu hakkında, olan biten hakkında spoiler vermek istemiyorum ama film ben de direniş, uyanış, baskı vs. kavramlar üzerinde çağrışım yaparken, film çıkışı 2 bayanın konuşması şu şekildeydi:

- Acaba Gael'i mi yoksa Peeta'yı mı seçecek?
+ Bence Peeta'yı seçsin yaa çok yakışıyorlar.

Yani eğer aşk filmlerinden hoşlanıyorsanız, filme o açıdan bakıp bile izleyebilirsiniz. :)


2.Danışman

Filmde Brad Pitt, Cameron Diaz, Penelope Cruz, Javier Bardem gibi isimler var. Kadro gerçekten iyi diye bakıyorsunuz zaten en başta. Sonra geçenlerde televizyonda bir tanıtımına denk geldim. Aksiyonlar, olaylar, olaylar.. Tamam dedim bu film benlik olsa gerek, gitmeliyim.
Gittim. Ve...

- Tam bir rezaletti.
- Filmin yarısı +18 içerikliydi. Buradaki +18 kısmı abartmıyorum, sakın çocuk falan götürmeyin. O kadar berbat!
- Filmin yarısından çoğunda uyumak zorunda kaldım.
-5 dk lık aksiyon dışında hiç bir olay olmadı.
- Filmin adam akıllı bir konusu yok, çok kopuk kopuk.
- 2.yarısında salonun yarısı filme gelmedi. Herkes gitmişti.

Kesinlikle önermiyorum, kadrosuna aldanmayın.

3.Düğün Dernek


Bugün gittim ve çok eğlendim! Tüm salon kırıldık, geçtik. Gülmekten gözlerimden yaş geldi çoğu yerde. O yüzden bu filmi izlemeye giderken yanınıza peçete ve makyaj malzemesi alın. Tazeleme yapmanız gerekebilir. Ya da hiç makyajsız gidin. :)

- Bazı yerlerde "küfür" kullanılmıştı. Bu nedenle çocuk götürecekseniz, ona göre seçim yapabilirsiniz.

Kesinlikle tavsiye ediyorum!







4. Erkek Tarafı Testosteron


Buna ben gitmedim. Gitsem mi diye düşünmüşlüğüm oldu ancak hakkında hiç iyi şeyler duymadım. Bunda da filmin 2. yarısında herkesin gittiğini söyleyenler var. O yüzden ne derece tercih edilir bilmiyorum ama gitmekten yana değilim.







Sevgiyle kalın.

En Doğal Hediyeler Benim!

5 Aralık 2013 Perşembe
Sargita şans sana da bulaştı dediğinde haklıymış sanırım. :) Çünkü onun çekilişini kazandıktan sonra, yeni bir haber daha aldım kazandığıma dair. :) Çıkmaz çıkmaz çıktı mı da üst üste gelir böyle, çok da güzel olur! Double mutluluk. :))

Bir Dilim Limon blogunun şuradaki Doğal Pazar ile yapmış olduğu çekilişine de katılmıştım ben. Son zamanlarda oldukça popüler oldu, doğal ürünler, organik kozmetikler.. O nedenle büyük bir merakla da yorum bırakmıştım. Şurada açıklanan sonuca göre de şanslıyım ben! Çıkmış olması çok sevindirici oldu çünkü gelen ürünlerin hiç birini daha önce kullanmadım. Hatta ne işe yaradıklarını bile yeni öğrendim. ( Umarım büyük bir pot kırmamışımdır, bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp. Öğrendim işte. :))

Bakalım neler kazanmışım. :)
İlk olarak doğal sarımsak özlü şampuan ve saç serumu. Son zamanlarda, fırsat buldukça okuduğum bloglarda bol bol sarımsak kürü yapıp saçlara uygulandığını gördüm. Sanırım gerçekten işe yarıyor ki bu derece popüler olmuş. Ancak çoğunluğunda dikkatimi çeken sarımsağın verdiği koku şikayetiydi. Bunun ise üzerinde "Sarımsak Kokusu İçermez" yazısı içime su serpti diyebilirim. Peki faydaları neler dersek:

-Düzenli kullanıldığında saç dökülmelerini azaltıyormuş.
-Saçların beyazlamasını geciktiriyormuş.
-Saçların gür çıkmasında da etkili rol oynuyormuş.

Sanırım bir kaç ana işlevi ürünün marifetlerini belirtmek için yeterli. :) Ama siz eğer daha fazla bilgi edinmek ve satın almak isterseniz: TIK TIK :)
2. ürünüm Fitoform kayısılı bitki çayıydı. Yağ moleküllerin yanmasında oldukça etkiliymiş. Hemen denemeliyim dedim. (yağ yakmaya ihtiyacım var :)) Ve şunu söyleyebilirim, tadı oldukça yumuşak geldi. Tabi bana göre! Ama karşılaştırma yapmam gerekirse, eğer Doğadan Dokuzlu Çay içtiyseniz ondan daha yumuşak bir tadı var ve içindeki bitkilerin birbirine uyumu da gayet iyi geldi bana. Her gün içmeyi planlıyorum, ancak spor yapmadan ne kadar yağ yakabilirim orası da muamma! :))

Ürün hakkında daha fazla bilgi / satın almak isterseniz: TIK TIK :)
Ve beni en çok mutlu eden ürün bu: Kayısı Çekirdeği Yağı! Daha önce sadece adını duymuşluğum vardı, ancak bilgi edinir edinmez, tamamdır bu benim ürünüm kesinlikle dedim! Cilt yanıklarına, tahrişlere falan iyi geliyormuş, ancak beni sevindiren özelliği göz çevresine bir pamuk yardımı ile uygulandığında kırışıklıklara iyi geldiği! O kırışıklıklar beni pek bırakacağa benzemiyor ama inatla savaşacağım, üstelik en doğal yöntemlerle!
Eğer daha fazla bilgi edinmek ve satın almak isterseniz: TIK TIK
Ayrıca bir sürü de broşür / rehber çıktı paketin içinden. Çok seviyorum böyle şeyleri okumayı. Özellikle Doğal ve Sağlıklı Yaşam ile Aromatik Yağlar Rehberini saklama kararı aldım. Çünkü içlerinde her yağın ne işe yaradığından, hangi çayın ne yaptığına kadar bir sürü bilgi var. :) Eğer böyle doğal yağlar ve bitki çayları hakkında bir sorunuz olursa, bundan sonra rahatlıkla yanıtlayabilirim. :)

Buradan da çekilişi yapan blog sahibesine ve Doğal Pazar'a teşekkür ederim. :)
Sevgiyle kalın.

Sargita Der Ki Visnetw Kazandı!

4 Aralık 2013 Çarşamba
Bildiğiniz üzere çekilişlere katılmayı, şansını denemeyi / zorlamayı (!) seven ve kazanırsa da yaşına başına bakmaksızın zıp zıp zıplayıp havalara uçabilen biriyim. :) Hal böyle olunca "Kazanan Visnetw" yazısını görünce aman Allahhhhhhh... :))

Ekim ayında Sargita Der Ki blogunun şurdaki ilk çekilişine katılmıştım. Veee aradan nerdeyse tam 1 ay geçtikten sonra şurada açıklanan sonuçlara göre de kazanan şanslı isimlerden biri benim!! İsimlerden biri benim, çünkü Sargita 3 kişiyi çok mutlu etti! Çekiliş postuna baktıysanız, birbirinden güzel 3 ayrı ürün grubu kazananların oldu. :) Ben hangisini mi seçmiştim? Tabiki ilkini. O ojenin rengini görür görmez, evet kesinlikle seçimim bu benim dedim! Sanırım oje de beni sevdi ki, bana geldi eheh :))

Buraya kadar okuduysanız, burada bir not düşmek istiyorum: Bu oldukça uzun bir post olacak, ona göre! :)

Bugün öğle saatlerinde kapı çaldı ve kargo geldi! Kargomun içinden neler mi çıktı? Haydi gelin beraber bakalım:
İlk olarak mor kalpli kırmızı bir kutu çıktı karşıma. Beni yakinen tanıyanlar bilir, mor hastası bir insanım. Kırmızının yeri ise kalbimde bir başka. Hatta evimde bir odam sadece mor / kırmızı renklerinde! Dolayısı ile kutu bu odama gerçekten çok yakıştı. Yani kutu konusunda tam bir 12'den vuruş oldu bu!

Kutu açılmasın diye bantlanmış bir de! Açılıp da içindekiler dağılmasın diye! Gerçekten çok düşüncelisin Sargita, keşke bazı insanlar da sana bakıp örnek alsalar!! (Aman neyse başkalarına laf atıp, kalbimizi bozmuyoruz, bu çok sevindirici / mutluluk dolu bir post! :))
Kutumun üzerinde çiçekler de var ayrıca, çok şık gerçekten ve kesinlikle odam için tasarlanmış. :)

Pekii bakalım, bu güzel kutu içinden hangi güzel hediyeler çıkmış gelmiş bana. :)

İlk olarak ürünleri tek tek kutu içinden çıkarmadan önce kutunun içini açıp, toplu bir resim alalım. Kutumun içinde yok yok, tam bir mutluluk kutusu benim için!

Tamam, kutumun ne kadar güzel ve özel olduğunu anladıysanız, içindeki ürünlere bakabiliriz artık. :)

Kutunun içinden ilk olarak bu iki güzelliği çıkardım. She markasının duş jeli ve yanında da lifi. :) Şimdi şu noktada söylemem gerekiyor ki, daha önce bu duş jelini kullanmadım, o yüzden acaba nasıl kokuyor diye hemen açıp koklayıverdim. O kadar güzel kokuyor ki, sanırım durup durup açıp koklayacağım! Hemen şu an kullandığım duş jelim bir kenara kaldırıldı (özür dilerim Duru :)) ve baş köşeye bu yerleştirildi. :) Life gelince, aslında çekiliş içinde olmayan, kutuma sonradan eklenmiş bir ürün bu. Sargita içimi okumuş sanırım, çünkü bu kadar tesadüf olamaz. Aynı lifin mavisinden kullanıyorum bir süredir, ama kopuk kopuk olmaya başladı ve eskisi gibi köpük köpük olamıyordu. Değiştirmeyi not almış, alışveriş listeme yenisini eklemiştim. Bu gelince ise yine harika bir 12 den vuruşla ihtiyacımı da karşılamış oldu. :) Ayrıca bu lifin içinde küçük küçük sünger parçacıkları da var, (sanırım daha çok köpürmesi için) benimkinde o da yoktu! :)
Gelelim çekilişte bu paketi seçmem de etkili olan Golden Rose markalı 37 nolu turuncu ojeme. :) Daha dün yeni oje sürdüm ama bunu çıkarır çıkarmaz hemen sürüp, keyfini çıkaracağım. :) Ojemin yanı sıra, günlük hayatta da oldukça sık kullandığım bir renk tonunda Essence marka göz farı da çok güzel oldu ama şu an kullandığım (bitmesine az kaldı) bu renk farım bitmeden bunu açmaya kıyamayacağım. :)
Ve daha önce hiç denemediğim / kullanmadığım, oldukça da merak ettiğim bir ürün var kutumda! Alix Avien marka Oje Kurutucu. Ojelere olan düşkünlüğüm malum, her seferinde ojenin kuruma süresi yüzünden çektiğim sıkıntılar (ojemin bir kenarı illaki bozulur, orası silinir, tekrar oje sürülür..) da malum. O yüzden yeni ojemi sürer sürmez, bu ürünü deneyimleyeceğim. İnanıyorum ki beni çok mutlu edecek bu ürün!
Veee saç boyası! Garnier Romantik Bakır! Bildiğiniz üzere saçlarımı sarıya boyuyorum sürekli. Bir dahaki sefere sanırım bunu kullanacağım, nasıl duracağını çok merak ediyorum. Ancak Sevgili 3k da denemek istediği için birbirimizle çatışıyoruz. Sağolsun neredeyse denemediği saç rengi kalmadığı için (mor, kızıl, turuncu, siyah, kahve..) bunu da denemeliyim diye tutturdu. Sen esmersin sana gitmez bu renk, ben açık tenliyim bana bırak dediysem de şu an pek ikna olmuşa benzemiyor. Ama yedirmezler güzelim, hiç heveslenme! :))
Hediyelerimin hangi birini beğeneceğimi şaşırdım, hepsi öylesine güzel kii.. İşte o güzelliklerinden biri de kelebekli kolye ucu! Hem kısa hem de uzun olarak kullanabilirim bence. Siyah deri bir ipe geçirip kısa olarak kullandığım da spor bir hava çizerken, bir zincir ucuna takıp, uzun kullanarak da romantik bir görünüm (altına etek ya da elbise - 2 dk da kafamda kombinledim bile!) elde edebilirim. :))
Bu hediyemi, ojelerimi de gösterip çekmek istedim. Çünkü dün sürdüğüm ojemin rengine o kadar yakışan bir renge sahip ki! I Love Lip Gloss. Hep almak istediğim ama ne hikmetse her alışverişimde neyse bir sonrakine kalsın dediğim bir üründü. Merakı hep içimde kalmıştı. Bir de kullandığım Lip glossların çoğunun yapış yapış olmasından dolayı, lip glosslara karşı ihtiyatlı bir tavrım olmuştur hep. O yüzden dayanamayıp hemen açtım ve kullandım. Kullandım ve şok oldum. Şok oldum ve aşık oldum. :) Hayatımda daha önce hiç bu kadar "hafif" bir lip gloss kullanmamıştım ben. Sürüyorsunuz ve varla yok arası.. Üstelik yapış yapışlıktan eser yok. Rengi çok koyu falan diye de sakın düşünmeyin, çünkü dudağınıza çok sade ve çok hoş bir renk veriyor. Bundan sonra günlük kullandığım üründür kendileri ve bittikçe mutlaka yenilenecektir! Ayrıca bu ürün de aslında esas çekiliş hediyesi kutumda yoktu. Sargita sonradan eklemiş ve beni daha da mutlu etmiş. Buna ayrı teşekkürler! :)
Tester ürünlerim de var! Üstelik her ikisini de daha önce denemedim ben! Avon Beauty Balm ve Loreal Elseve'in tüm saçlara uygun olan bakım yağı. Özellikle bu yağın adını / kullananları / etkilerini çok duydum, sanırım gerçekten etkili ki bu kadar göz önüne çıkmış, duyulmuş bir ürün. Bunları da en kısa denemek istiyorum. Böyle tester ürünlerini kullanmaktan çoğunlukla memnun kalıyorum. Hem gerçekten nasıl olduklarını anlayabiliyorum, hem de bazen evde olmadığım zamanlarda (seyahat, yazlık vs) bile deneyimleme şansı buluyorum. O yüzden bunlara sevincim bambaşka türden. :)
Peki bunlar ne şimdi? :) Biri gördüğünüz üzere kalem ama hiç sıradan değil. Üstelik benim için çok ama çok özel. Bir kere en sevdiğim renklerden biri ve kadife kaplı. (Kadife kaplı kalemlerden bir zamanlar benim de vardı ama kaybolmuştu :( ) Kadife kaplı ama üzeri de desenli. Fotoğraf makinem çok süper, profesyonel bir şey olmadığı için resimde size desenini gösterme şansım olmadı maalesef. Üzerinde ay ve yıldız deseni var! Ay ve yıldız sevdam bambaşka benim, o nedenle o kadar özel bir kalem ki bu benim için! Ayrıca çekilişe 29 Ekim tarihinde katılmıştım, sanırım bu kalem bana her zaman o günü, o önemli ve özel günü hatırlatacak. :)

Kalemi anladınız, peki ya o yanında mor simli şey ne yahu? :) Kutumun üzerinde mor simli bir kalp var demiştim, işte o kalp bundan yapılma.. Peki bu neyin nesi ? İçinde çok ama çok güzel bir not yazan bir mutluluk kartı. Aslında kartta ne yazdığını koymasam mı, özelde mi kalsa diye düşündüm. Ancak karttaki "muzurluk" (muzurluk derken, şansın bulaşması olayı çok hoşuma gitti, harika düşünülmüş. :)) o kadar güzeldi ki koymazsam olmaz diye düşündüm:

İşte bu hediyeler beni bugün o kadar mutlu etti ki hemen bu blog yazısını yazıp teşekkür etmek istedim Sargita'ya. (Hemen yazamadım, duşarıda işlerim çıktı, o yüzden bu saate kaldı. :( )

Çok teşekkürler Sargita! Umarım sen de hayatın boyunca hep en az "beni bugün mutlu ettiğin kadar" mutlu olursun. ( Genelde bu tarz cümleler beddua gibi olur, bana ettin sen de bulasın der gibi.. Ama benimkisi kesinlikle çok mutluluk dolu, çok olumlu bir cümle. Yanlış anlayan olmasın sakın! :)) Notunu her daim saklayacağım, benim için bu tarz şeyler çok önemlidir ve böyle şeyleri sakladığım bir kutum var. Senin notun da anında kutuya eklendi! :))

Ayrıca hediyelerin yanı sıra yaşadığım bir mutluluk daha var. O da Sargita Der Ki blogunu keşfetmiş olmak.. (Bunu herkes söyleyebilir, klasik laf, klişe peah demeyin sakın!) Cidden öyle düşünüyorum, çünkü yazılarını okumak cidden keyif verici. Zaman buldukça (az zaman bulsam bile toplu toplu okurum :)) yazılarının takipçisi olacağım ben! Eğer özellikle makyaj konusunda merakınız var ve ürün / deneyim konularında bilgi edinmek, aynı zamanda hödö hödö - duygusuz - şekilde yazılmış monoton yazıları okumak yerine bilgi edinirken keyif almak istiyorsanız bu blogu mutlaka keşfedin!

O zaman Visnetw Der Ki :
Çok ama çok teşekkürler Sargita!
Ve mutlaka...
Sargita Der Ki yi keşfedin! :)

Sevgiyle kalın.

Kiler Kitap İndirimi!!

2 Aralık 2013 Pazartesi
Kiler marketlerdeki kitap indirimini duymayan kaldı mı? Sık sık yaptıkları bu indirimleri bilmeyen, takip etmeyen var mı? Varsa bir an önce duyun ve ayaklanın! :)

Geçen gün Kiler'e gittiğimde yine kitap indirimini gördüm ve daha okunmayı bekleyen oldukça kitabım olmasına rağmen yine alamadan duramadım!

İndirim nasıl bir şeydi, nasıl oluyor, ne kadar, hangi kitaplar vaarrr? diye sorarsanız:

Yeni çıkmış kitaplar dahil, Kiler'de bulunan tüm kitaplarda %50 indirim var! Yani kitabın arkasında 20 TL yazıyorsa, kasadan geçiyor ve şaakkk 10 TL oluyor! :)

Bununla bitmiyor ama indirimin güzelliği! Asıl takip ettiğim ve kaçırmamak için çırpındığım, saatlerce kitapları karıştırma sebebim olan bir başka indirim! Kitapların bazıları üzerine sarı etiketler yapıştırılmış. (Özel fiyat anlamında, ya da indirimli fiyatı olarak..) Mesela kitabın üzerine sarı etiket yapıştırmışlar ve fiyatı da 7.90 TL olarak yazılmış. İşte siz bu kitabı alıyorsunuz, kasadan geçiyor ve şakkk 4 TL oluveriyor. Yani sarı etiket (indirimli fiyat) üzerine bir daha %50 indirim oluyor! Sonucunda da o kitaplar benim elimden kaçmıyor! :)

Geçen dönem ( Ağustos ayıydı sanırım ) 11 tane falan kitap almıştım; tanesi 2.5 -5 TL arası değişecek şekilde. Bu sefer sarı etiketli çok fazla kitap yoktu, olanların bazıları da ben de vardı. Hal böyle olunca da sadece 2 tanecik kitapla sonlanıverdi alışverişim. :)


İşte aldığım kitaplar!

Şanslı Köpek Çöpçatanlık Servisi (Beth Kendrick) : Çocuk kitabı mı bu yaa demeyin sakın! Hayvanlara olan zaafımı bilmiyorsunuz demek ki siz benim! Hem öyle çocuk kitabı falan da değil, bildiğiniz yetişkin romanı. :)

Mezar Cadısı (Kalayna Price) : Daha önceden almayı istediğim kitaplardan biriydi. Bulmuşken, hele ki bu fiyattan bulmuşken kaçırmak olmazdı. Fantastik kitap sevgim henüz geçmedi. Tam gaz devam! :)

En yakın zamanda okumayı planlıyorum.

Umarım sizin de yaşadığınız yerin yakınlarında bir Kiler Market vardır ve bu indirimleri kaçırmazsınız.

Sevgiyle kalın.

Siyah Beyaz Aşkına!

1 Aralık 2013 Pazar
Malumunuz dün akşam Beşiktaş-Fenerbahçe derbisi vardı. Bir bayan olarak her ne kadar (özellikle şu şike muhabbeti ortaya çıktığından beri) futbolla çok haşır neşir olmasam da, doğuştan bir Beşiktaş taraftarıyım ve özellikle derbileri nerdeyse hiç kaçırmıyorum!

Maç olur da, totem olmaz mı peki? Ben de her derbi olduğunda kendimce bazı totemler geliştiriyorum. En son oluşturduğum totem ojeler üzerineydi! Siyah ve beyaz boyadım tırnaklarımı. Nail-artla uğraşacak kadar sabrım, vaktim ve yeteneğim olmadığından sadece renklendirmekle kaldım tabii. :))

Siyah oje olarak Flormar 313 no'lu rengi tercih ettim. (Sanırım bittikçe sürekli yenisini aldığım, vazgeçemediğim ojelerden biri. :)) Beyaz için ise, evdeki tek mat beyaz ojem olan (nereden geldiğini, nereden alındığını hiç ama hiç hatırlamıyorum) Any markalı 25 no'lu ojeyi kullandım. İşin ilginci Any markalı oje nerdeyse hiç koku vermezken, Flormar'ın kokusu ciğerlerime işledi resmen. Son zamanlarda Flormar ojelerin kokusuna karşı oldukça duyarlı olmaya başladım. Umarım bir an önce geçer, çünkü ojelerimin çoğunu bu marka oluşturuyor. :)



Ve totem tuttu mu derseniz? Az kaldı tutuyordu! Sanırım beyaz rengi az kullandığım için beraberlik ile sonuçlandı maç. :P Bir sonraki derbide işaret parmağımı da beyaza boyayacağım!

Sevgiyle kalın!

LCW Alışverişi

11 Kasım 2013 Pazartesi
Ben ne zaman bloga post girmek için şöyle adam akıllı zaman bulacağım ? Hiç bilmiyorum, umarım bir gün bu anlamadığım yoğun işlerim biraz azalır da, şöyle keyifle oturup bütün gün yazarım. :)

Bu seferki post gene mini bir alışveriş postu, LCW'dan alınma.

Normalde bazen çanta, bazen ayakkabı, bazen şal vs. almayı tercih ettiğim bir marka aslında. Daha önce hiç gömlek almamıştım oradan ama bu sefer görür görmez vuruldum ben bu gömleğe! Zaten son zamanlarda gömlek takıntısı başladı ben de. İlla içine tişört, üstüne gömlek.. Bakalım bu sevdam ne zaman geçecek? :)

Bu yıl bordo feci moda. Artık bunu bilmeyen yoktur sanırım. Gömlek sevdamın üstüne, bir de bordo gömlek olunca bu gördüğüm, tamam dedim sen benimsin canım!

Odanın aydınlatmasından nedir, aslında tam olarak göstermek istediğim rengi (gömleğin gerçek rengini) yakalayamadım. Hem flaşlı, hem flaşsız, hem de yakın çekim yaptım o yüzden. :)

Ayrıca yakın çekim yaparken, ayaklarım da görünmüş ehehe :D




Bedenleri mevcut. Ben normalde 38 beden giyerken, bunda 40 aldım. Böylece iyice orama burama yapışmıyor, hafif bir bolluk kalıyor, daha çok içime siniyor. :)

Böyle ne tam pembeye dönük, ne kırmızıya yani. Bildiğiniz bordo işte. Kadife (fitilli) kumaşında. Bence oldukça spor ve kot / siyah pantolon üzerine yakışacak bir gömlek. Fiyatı 39.90 TL. İşte burada da Yapı Kredi güzelliği gösteriyor kendini. Hemen taksitleyelim biz bunu modu. :)) Sanki taksit yapınca aynı parayı ödemiyomuşuz gibi bir rahatlama, ferahlama geliyor bana. :))

Umarım siz de bu sezonun öne çıkan bu renginden parçalar edinmişsinizdir.
Sevgiyle kalın!

Mini Watsons Alışverişi

2 Kasım 2013 Cumartesi
Hem ihtiyaç hem de indirim gerekçesi ile hemen bir Watsons alışverişi yapıverdik bugün.

Beni alışveriş yapmaya iten ilk neden, Elidor şampuanlarda %50 indirim olmasıydı. Elidor dışı şampuan kullanamayan ben (diğerleri nedense ya kepek yapıyor, ya temizlemiyor, ya kabartıyor, yani yapıyor illa bişiler. :)) bu indirimi bulunca kaçırmak istemedim tabiki!

İkincisi takı askısına ihtiyacımız var feci şekilde. Kutu içine koyduğumuz kolyeler öyle karışıyor ki birbirine, ayırabilene aşkolsun. O yüzden uygun fiyatlı bir askı bulunca (facebook sayfasında paylaşılan resimlerde gördüm, fiyatı 4 tl idi.) kaçırmak istemedik ama şansımıza Forum İstanbul şubesinde kalmamıştı, alamadık. :( Artık bir sonraki alışverişe kaldı onu da edinmek. :)

Bakalım bu mini alışverişte neler almışız? :)



1. Elidor Düzleştirici Seride yer alan şampuan ( 350 ml ) : Alınan fiyatı 2.99 TL. Normal zamanlarda kullandığım şampuandır kendileri. Fiyatı kesinlikle çok uygun şu anda. Bildiğim kadarıyla da indirim 28 Ekim- 3 Kasım tarihleri arasında geçerli. Yani hemen koşun, edinin mutlaka!

2. Elidor Saç Dökülmelerine Karşı Çözüm Şampuanı (350 ml) : Özellikle mevsim geçişlerinde saçlarım çok fazla dökülüyor. O yüzden bu şampuanı da bana çözüm olsun diye aldım. Bakalım gerçekten işe yarayacak mı? Bu da 2.99 TL, yine indirimde olan ürünlerden.

Ayrıca şampuanlardan bahsetmişken, Head & Shoulders, Pantene gibi şampuanlarda da yine indirim vardı. Yani illa Elidor almak zorunda değilsiniz. :)

3. Wella New Wave Ulta Güçlü Saç Spreyi: Sürekli kullandığım ürün. Bundan başka kullandığım markalar da oldu, ancak hiçbiri bunun yerini tutamadı. Kesinlikle favori ürünüm. Bir postta da detaylı olarak anlatabilirim hatta. :) Fiyatı 9.90 TL (Şu anlık herhangi bir indirim mevcut değildi.)

4. Şelale Aseton (85 ml): Şu anda başka bir marka kullanıyorum ama 2-3 günde bir oje değiştirince sürekli yedekliyorum asetonları. :) Daha önce bu markayı kullanmadım, denemek amaçlı da almış oldum. Fiyatı 1 TL. :)

Böylece mini bir alışverişi de tamamlamış olduk. Umarım siz de indirimli ürünleri kaçırmamışsınızdır.
Sevgiyle kalın.

Denedim-Bitirdim: ADS Blusher

31 Ekim 2013 Perşembe
En son bitirdiğim allık. Ben mi almıştım, yoksa hediye mi gelmişti? Ben aldıysam, nereden almıştım? Hiç hatırlamıyorum, çünkü oldukça uzun süredir bu allığı kullanıyorum (dum). O yüzden de fiyatı şuydu diyemiyorum. :( Resim biterayak çekildi, ucuna kadar kullandım valla. Sevmiyorum öyle azcık kullanıp, bir kenara atmayı. İlla bitecek, huy işte. :)

Resimde de görüleceği gibi 4 farklı ton içeriyordu. Hepsi de pembenin tonu ve simli! Ayrı ayrı kullanmadım ama ben bu renkleri. Hepsinden karma yapıp öyle sürüverdim her seferinde.

Oldukça simliydi ama. Ne zaman bunu kullansam, illa birileri "bu ne yahuu, yüzün sim içinde, hayrola, parıldıyorsun bugün" şeklinde laf attılar bana. Yine de kullanmaktan vazgeçmedim. Bazen parlamak gerekir, değil mi? :)

Çok kaliteli değildi bence. İlk olarak resimden de anlaşılacağı üzere kapağı kırıldı, kapağın üzerindeki yazı çok çabuk zamanda silindi gitti. İkincisi, rengi çok çabuk uçup gidiyordu yüzümden ama simleri kalıyordu. Yanaklarım biraz daha pembe kalsın diye sürekli yenilemek gerekiyordu. Ama bu sefer de simler o kadar fazla oluyordu ki, güneş gibi hissediyordum kendimi. :P

Sevmediğim üçüncü özelliği, arkasında kocaman yazan "Made In China" yazısı. Tamam, kabul Çin'de üretilen her şey kötü değil ama yine de ne zaman bu lafı duysam, ya da yazısını okusam "pek kaliteli değil galiba" düşüncesi beliriyor kafamda.


Kısacası, eğer ben aldıysam bunu, bir daha almayacağım kesin!
Şu an başka bir allık kullanmaya başladım, bakalım o nasıl çıkacak? :) Yakında onun da yazısını yazmak dileğiyle..

Sevgiyle kalın.

Ne Olacak Benim Bu Yeşil Aşkım ?

29 Ekim 2013 Salı
Uzun zamandır post girmediğim için, malum oje postlarım da birikmiş oldu aslında. Son zamanlarda yeşil aşkım kabardı. O yüzden aldım en sevdiğim 2 yeşil ojeyi, birleştirdim, bir arada kullandım.

İşte kullandığım ojeler...


Markası "Rapsodi" her 2 ojenin de. Nereden buldun bu markayı yahu, hiç duymadım diyebilirsiniz. Marka konusunda çok büyük takıntım yok oje konusunda. Beğendiğim renk gördüm mü, atlıyorum hemen. :) Bu ojeleri Bakırköy'deki bir mağazadan aldım. Mağazanın bir adı yok mu derseniz, adını bilemiyorum şimdi. (Hatırlamıyorum desek de olur. :)) Ama yerini tarif etmem gerekirse, Zeytinburnu'na giden minibüslerin hemen karşısında, çoğunlukla züccaciye satan bir mağaza burası. Yine de bir çok yerde bulabilirsiniz bence. Adet fiyatı da 1 TL.


Amannn 1 TL lik ojeden ne hayır gelir demeyin, gerçekten sürerken de çok rahat sürdüm, kurumasından da çok memnun kaldım. Tırnakta duruşunu da (renk bakımından) çok sevdim. Bulaşık yıkamadığınız sürece 4-5 gün sıyrılmadan kullanabilirsiniz hatta!

Bir tanesi simli yeşil ojelerin, numarası 358.
Diğeri ne yeşili ? Adını tam olarak bilmiyorum, mavi-yeşil bir renk sanki. Elde siyah-yeşil-mavi gibi duruyor. Petrol yeşili mi diyorlar buna? Gerçekten bilmiyorum ama rengine vuruldum! Bunun da numarası 350! Benim favorim, bitince hemen yeniden alıcam. Çünkü bu gidişle yakın zamanda tükenecek gibi. :)

Yeşil severlere güzel alternatifler bence ;)
Sevgiyle kalın.

Hürriyet Kitapları

28 Ekim 2013 Pazartesi

Uzun zamandır bloga post giremedim, işler güçler, tatiller, yurt dışı, hastalıklar falan bir sürü şey geçti gitti ama aklımın bir köşesinde hep burası vardı. Hep içimi dökme isteği, anlatma isteği ile geçirdim zamanımı. Ve sonunda dayanamadım, tekrardan geri dönüş yaptım. :)

Bugünkü postum, yeni kitaplarım hakkında. Bugün Hürriyet gazetesinin çok güzel hediyeleri vardı. Gazete alınımında size ücretsiz kitap veriyordu, üstelik istediklerinizden seçebiliyordunuz. Yani size seçenek de sunuyordu, gazete fiyatı da 60 kuruş olunca, bir kitap kurdu olarak kaçırmamalıyım bunu dedim ve aldım! :)

Bizim ilçede bulabildiğim 3 farklı kitap mevcuttu.

* Cehennem ( Linda Howard ) - Raintree serisinin ilk kitabıymış sanırım
Buz Ve Ateş (Day Leclaıre)  / Yıllar Sonra (Elızabeth Lane) - İki kitap bir arada!
Tutkuya Tutsak (Lynne Graham ) / Cüretkar Teklif (Miranda Lee ) - İki kitap bir arada!

topladım o kitapları döndüm eve. Bir tane de Barshtw aldı bizim için, ama şu an onun aldığı kitabın tam adını hatırlamıyorum. Telefonda yanlış anlamadıysam, o da 2 kitap bir arada olanlardan ve bir tanesinin adı Geçmişi Unut. 

Umarım siz de bu hediyelerden edinmişsinizdir. :)

En yakın zamanda kitap yorumları ile devam etmek üzere..
Sevgiyle kalın. :)


H&M Kombin Önerisi

11 Temmuz 2013 Perşembe
Evet sonunda modaya da el attım. Tamam kabul, herkes bildiği işi yapmalı ama sonuç olarak hoşuma giden şeyleri paylaşmayı seviyorum. :) O yüzden de arada bir böyle kombinler paylaşabilirim bence. O kadarcık da hakkım olsun. :)

Kombin paylaşma fikri nerenden çıktı diye soran olursa da, bugün twitter üzerinde bir yarışmaya katılırken oluşturduğum bir kombin sonucu, aa güzel parçalar buldum yaa bence bunu blogta da paylaşmalıyım dedim ve işte şimdi o kombin burada okuyucularla buluşuyor. :)

Resimde gördüğünüz tüm ürünleri H&M den buldum (evet yarışmada onlara aitti. :))

Şimdi size aksakta olsam, çok fazla derinlemesine kavram bilgim olmasa da kombin ürünlerimi tanıtmak isterim efenim.

* Kombinin ana parçası kalem etek! Eteği görür görmez vuruldum, çok güzelmiş bu yeaa moduna girdim ve tüm kombini bu etek üzerinde oluşturdum. :)  Üstelik fiyatı da gayet uygun bence. :) 24.95 TL ye sahip olabilirsiniz bu eteğe! Bakıp, incelemek için TIK TIK

* Sonra etek üzerine bir bluz lazım oldu tabi. :) Hem eteğin içine konulabilir, hem de eteğin üzerinde bırakılabilir, hem de etek siyahlı ya birazcık kombinin renkleri açılsın diye üzerine beyaz, zımba detaylı bir bluz seçiverdim. Zımba detayları da iyice vazgeçilmezlerden oldu değil mi? Gerçi bazı ürünler üstünde öyle çok kullanıyorlar ki, insanın hoşuna gideceğine bu ne yaa oluyor. :) Bluzun fiyatı da 34.95 TL (Benim için birazcık pahalı, bluzlarıma bu kadar para vermiyorum ben, çok mu cimriyim nedir? :D) İncelemek için TIK TIK

* Üstümüz tamam, sıra geldi bi ayakkabı bulmaya :) Eteğe uyumlu yazlık bir sandalet buluverdim hemencecik. Üstelik daha ilk bakışta sandalet gözüme yumuşacık ve rahat gözüktü. Bir de pembeli, morlu olanı vardı ama koyu renkleri daha çok seven ben için bu tercih edildi.:) Onun da fiyatı 34.95 TL. Bluzla aynı fiyatta, eh bu durumda bana hangisini almak istersin diye sorsanız tabi ki tercihim ayakkabıdan yana olur ;) İncelemek için TIK TIK

* Ayakkabıyı da hallettik, çantasız olmaz! Bu çantayı çok sevdim. Gerçekten modeli, deseni, tarzı her bişeyi tam benlik! Onun da fiyatı 69.95 TL! İncelemek için TIK TIK

* Aksesuarsız olmaz dimi ama? Özellikle bileklikler oldukça tercihim şu sıralar :) O yüzden de bu kombine de ekleyiverdim. :) 5'li bileklik 9.95 TL. Fiyatını da gayet iyi buldum! İncelemek için: TIK TIK

* Ve son olarak makyaj! En son Watsonstan aldığım Lip Gloss ile aşk yaşamaya başlayınca, bu kombine de bi lip gloss iyi yakışır diye düşündüm ve ekleyiverdim. Fiyatı 6.95 TL. İncelemek için TIK TIK

Bir de far var tabii. Farı günlük kullanımda çok fazla tercih etmiyorum ama bu kombine gider diye düşündüm ve far renklerini de kombine uydurmaya çalıştım. :) 5'li göz farının fiyatı da 9.95 TL. İncelemek için TIK TIK

Bu seferlik bu kadar. Bundan sonra canım sıkıldıkça kombin de ekleyeceğim :))
Sevgiyle kalın.

Yaz Mevsimi : Oje Temizliği

8 Temmuz 2013 Pazartesi

Malum yaz gelince ( gerçi bizim anneler bahar yapar ama! ) ben de ufaktan temizlik yapayım dedim. Tüm ojelerimi elden geçirdim. O kadar eski zamanlardan kalma ojeler buldum ki, şaşırdım kaldım. Artık ne kadar uzun zamandır kontrol etmemişsem onları! Ancak şunu farkettim ki, bir çoğu hala normal, hiç koyulaşmamış, topak topak olmuyor sürerken. Ama resimde de görmüş olacağınız gibi bazılarında "çökme" meydana gelmiş. Elimde sallayınca, azcık sağa sola kaydırınca düzeliyor ama! Sanırım ojelerin ölmemiş olmalarını bir çoğunu buzdolabında saklıyor olmama bağlamalıyım. =)

Bu gördükleriniz, o kutu içinden sağlam çıkamayanlar. Judi markalı ojelerin bir çoğu ölmüştü. Nereden, ne zaman alındıklarını bile hatırlamıyorum o derece ama. =)

Şurdaki Golden Rose 2000 numaralı mavi ojenin bozulmuş olmasına çok üzüldüm mesela. Çok severek kullandığım bir oje ve renkti. Ama öyle bir koyulaşmıştı ki, ele sürmek imkansız hala gelmişti.

Biten ojelerimin hala duruyor olmasına ne demeli peki? Resimde görülen 3 adet parlatıcı (renksiz) oje mevcut ve içlerinde yok denecek kadar az oje var. Ne demeye onları bugüne kadar saklamışım, cidden ben de merak ediyorum. :)
Bunlar ise o kutudan sağlam bir şekilde kurtulanlar. Böyle yukarıdan çektim, markaları falan gözükmüyor biliyorum ama zaten zamanla hepsini sürüp anlatacağım için ( bendeki bu post girme tembelliği varken, uzun bir zaman demek oluyor tabi bu :)) göstermedim kasıtlı olarak. :) Ama şunu söyleyebilirim ki, sağlam çıkan ojelerin markaları çoğunlukla Flormar ve Linette. Linette'yi bilmeyen olabilir, bilmem kaç yıl önce Amerikadan alınmıştı. Türkiye de var mı yok mu hiç bi fikrim yok ama bugüne kadar sağlam kalmış olmaları çok da kötü bir marka olmadığını anlatıyor bence. :)

İşte kısacası böylece biten / koyulaşan ojelerim gitti, geriye sağlamlar kaldı. Bir oje temizliği de böylece sona erdi. =)

Sevgiyle kalın.

Ruhlar Başka Sever

4 Temmuz 2013 Perşembe
Tüüü sana demeyin ama okuduğum ilk şiir kitabı bu benim. Adıma imzalı olarak hediye edildiğinden de aslında pek bir anlamlı!

İlk olarak itiraf etmek istediğim bir şey var: Kitap elime geçmeden önce, yazarın ismini duyduğumda 50-60 yaşlarında biri tarafından yazıldığını düşünüyordum. Neden böyle bir düşünceye sardım, gerçekten bilmiyorum ama kesinlikle bu yaşı bu kitaba ve yazara çok yakıştırmıştım. Kitap elime geçince ise yazar hakkında bilgi sahibi olma şansı yakaladım ve yazarın düşüncemin aksine oldukça genç olduğunu öğrendim: 1986 doğumlu! :)) (Buradan ne kadar başarısız bir tahminci olduğum sonucu çıkabilir. :))

Kitabın kapağını beğendim; ilk gözlemim, üzerinde melek figürünü görmek olunca (melek kanadı desek daha mı doğru olur?) hımm evet bu güzel bir fantastik roman olsa gerek fikrine kapıldım ve bu tahminimde de yanılmış oldum. :)

Daha önce şiir kitabı okumadığım için, bir şiirin ne derece iyi ya da ne derece kötü olduğu konusunda mukayese yapabilecek bir birikimim yok. O yüzden kendi beğenime göre bir yorum yapmam gerekirse, evet bazı şiirleri oldukça beğendim. Şair, burada kendisini çok güzel ifade etmiş dedim. Bazı yerlerde ise, ıhh buna tarz bir şeyi zaten yazmıştı, biraz kendini tekrarlamış sanki moduna girdim.

Kitaba bütün olarak bakarsak, keyifle okudum evet, ama bir roman okurken ki (hele ki beni sürüklüyorsa!) keyfi bulamadım. Bir oturuşta bitiriverdim kitabı. Bir şiir kitabını böylesine bir hamlede okumak, onu tüketmek demek mi? Anlamadan ya da özümsemeden okumak demek mi? Eğer öyleyse, şiir özümsemek bana göre değil, bu sonuca varabilirim. :)

Şiirlerin ortak bir noktası var: Birini çok seven şair, aşkına karşılık bulamamış. Karşılık alamadığı gibi, sevdiğinin, sevildiği için üzüntü içerisinde olduğunu düşünüyor. Genel konsept bu. Yani eğer hali hazırda bir platonik aşık iseniz, bu kitap size göre olabilir. :)

Ayrıca gözüme çarpan bir nokta da şu oldu: Şair bir çok şiirinde "elmacıkların ıslanmasından" bahseden cümleler ( mısra ? benim için cümle işte; o kadar detaylı kavramlarından anlamam ben. :)) kullanmış. Bu da bence yeni bir şiir yaratma konusunda ya da yeni şiirini okuyucuya anlatma, okuyucunun içine işleme sırasında biraz basitlik katmış.

Kitabın arka kapağında da şöyle bir dize(!) mevcut:

"Senin arşta sandığın mutluluk
Yüzündeki tebessümde gizliydi
Ben yürek derinliğinde ararken
Sen dudaklarda sandın
Tenlerin konuşması sanıyordun
Oysa aşk, ruhların birleşmesiydi."

Sevgiyle kalın.