Watsons Haziran Alışverişi

30 Haziran 2013 Pazar
Haziranın sonuna geldik ve ben bu postu girmeye anca vakit buluyorum; oysaki alışverişimi Haziran başında yaptım ben! Ama ülkece yaşadığımız olaylar sebebiyle bloga post girmeyince olan oldu ve tarih kayıverdi. Ne yapalım, şimdilik böyle olsun. Temmuz alışverişini zamanında yazmaya çalışırım. :)


Bakalım neler aldım? 

1. Watsons Avokadolu Saç Bakım Maskesi (Herkes öve öve bitiremeyince ben de muhakkak denemeliyim dedim!)

2. Watsons Ballı Saç Bakım Maskesi (Saç Bakım Maskelerinde 2.si %50 indirimli olunca, bir de bunu deneyeyim bakalım dedim ve onu da alıverdim!)

3. Watsons Burun Bandı (Son zamanlarda saç bakım maskelerinden sonraki yeni takıntım, siyah noktalarımdan kurtulmak oldu. O yüzden daha önce denemediğim bu ürünü de alıp bir elden geçireyim dedim. :))

4. Watsons Lip Gloss (Aslında lip gloss kullanmayı pek tercih etmiyorum ama, hem şirinliğine vuruldum, hem de indirimini görünce dayanamadım, denemelik aldım. :))

5. Beauty Formulas Intensive Foot Cream (Eh yaz geldi, ayak bakımı önemli bir hal aldı. Ayak bakımı olmazsa olmaz yazın dedim ve uygun fiyatını görünce de dayanamadım alıverdim.)

Peki Bunlara Ne Kadar Ödedin Derseniz ?

Saç Bakım Maskelerinin adet fiyatı 9 TL idi. 2.si %50 indirimli olarak alındı!
Burun Bandının fiyatı 7.99 dı sanırım, yanlış hatırlamıyorsam. :)
Lip Gloss 3.99 TL ye alındı. İndirimi vardı. 
Ayak Bakım Kremi 5 TL gibi bir fiyata alındı.

Toplamda da 29-30 TL arası gibi bir fiyat ödedim. 

Temmuz ayı katalogunu da karıştırdım da yine gözüme kestirdiğim indirimler gördüm. En yakın zamanda yeni bir Watsons alışverişi beni bekler. Ayrıca bu ürünlerin de yorumları en yakın zamanda gelecek.

Sevgiyle kalın!

Dove Onarıcı Bakım Maskesi

29 Haziran 2013 Cumartesi

Saçlarımı kestirdikten sonra, düzenli uzasınlar ve bakım olsunlar bari bu sefer diye başladığım bir bakım maskesi. Elimde gördüğünüz seyahat boyu, ancak baya bir bereketli çıktı benim için. :)

Nereden Aldım?
Bim'den 2 TL'ye Dove şampuan, bakım kremi, bakım maskesi seyahat setini almıştım bir zamanlar. O da bu zamandan kalma. :)

Nasıl Kullandım?
Saçımı bir güzel şampuanladım, duruladım. Saç kremi kullanmadım! Duruladığım saçıma yedirdim maskeyi. Ama ama ama asla ve asla saç diplerime değdirmedim. Bu konuda çok hassas davrandım. Ha değerse ne olurdu, bilmiyorum. Değdirilmemesi gerektiğini biliyorum sadece. :)) Maskeyi yaklaşık 5 dk saçımda beklektikten sonra duruladım ve tamam bitti. :) Saçıma ilk sürdüğümde imkanı yok bu benim kördüğüm olmuş saçımı açamaz dedim ama 5 dk sonra saçlarım resmen mucizevi bir şekilde açılmış oldu. :)

Ne Sıklıkta Kullandım?
Ya yıkanma aşırı ya da 2 yıkanmada bir kullandım. Maskeyi kullanmadığım zamanlar saç kremi kullanırken, maske kullandığım zaman asla ve asla krem kullanmadım. Omuz boyunda olan saçlarım için yaklaşık olarak 15 sefer falan kullanılacak gibi. Çok mu cimri kullanıyorum nedir? :)

Ne Sonuç Aldım?
Saçlarım sadece krem kullandığım zamana göre daha yumuşak oldu. Parlaklık konusunda çok büyük bir gelişim gözlemlemedim. Saçlarım çok kolay tarandı. Tarak aktı gitti. :) Ayrıca kokusu çok hoşuma gitti. Hemen gitmiyor bu hoş kokusu, bu yönünü beğendim.

Bir Daha Alır mıyım?
Olabilir, ama öncelikle şu herkesin öve öve bitiremediği Watsons Avakadolu Saç Maskesini denemek istiyorum.

Sevgiyle kalın.

Aşk Tefecisi

Uzun zamandır okuyorum bu kitabı. Hem işlerin yoğunluğundan, hem yorgunluktan, hem de yazarın isteğinden (Yazar kitabı sindire sindire, yavaş yavaş, mesela her gün 10 sayfa gibi okumamızı önermiş. :)) dolayı uzun sürdü bu kadar bitirmesi. Kullandığım görsel 1.Baskı olmasına rağmen, elimdeki kitap 3.Baskı.

Ama çok beğendim, okurken hiç sıkılmadım. Yazarın üslubunu beğendim. Kalemine sağlık diyorum.

Beğenmediğim yeri de var tabii. Mesela kapağını beğenmedim. Daha çarpıcı bir kapak olabilirdi bence. Satın alırken bir kitabı kapak görseli benim için önem arz ediyor. İlgi uyandırmalı mesela bende. Bu kitap hediye olarak geldi bana. Satın alacak olsam, bu kapağı görünce almak istemezdim sanırım. O yüzden iyi ki hediye olarak gelmiş, okuma fırsatı bulmuşum diyorum.

Adına baktığınız zaman "aşk" dolu bir kitap bekliyorsunuz. Evet, kitabın içinde aşk var ama politika da var! Yazarın gündem hakkında görüşleri de var. Siyasetçiler hakkında görüşleri, ATATÜRK hakkında görüşleri de var. Hatta bir yerde "çapulcu" lafını okuyunca, yazar bu günleri önceden görmüş sanırım diyerek gülümsedim bile. :) İşte bu nedenle, alın okuyun diyorum. Çok mantıklı yazmış bence yazar, çoğu yerde hak verdim ona ben de. Keşke onun istekleri, bizim isteklerimiz, bu ülkede özgürce yer bulabilse...

Kitabın içinde hem düz yazılar, hem şiirler, hem özlü sözler var. Hem de kara kalem resimler var mesela şiirlerin yanı sıra. Daha önce okumamıştım böyle kitap. Bundan sonra ise okumayı planlıyorum, kafamı yormadan, gece yatmadan önce çok güzel giden bir kitap. İnsanı düşündüren, bazı yerinde ağlatacak konuma getiren, bazı yerinde güldüren, bazı yerinde yazarın deyişiyle "Ha *iktir" çektiren bir kitap. Bence herkesin başucunda bulunması gereken bir kitap.

Arka kapağı şu şekilde verilmiş kitabın:

"   Aşk.
    Kadındır. Yanımda olmalıdır. Sadece benim olmalıdır. Anlatmalıdır. Saçma sapan şeyler de olsa anlattıkları, beni deli deli sarmalıdır. Her saçmalığı bende, derin bir anlam bulmalıdır.
    Anlamalıdır beni. Hiç anlatmadığım kadar görmeliyimdir gözbebeklerinde derdimi.
    Gülünecek ne varsa, tek kahkaha olarak varmaktır ona.
    Okşamaktır. Okşanmaktır. Sevişmektir.
    Özlemektir sevişirken dahi, daha sonraki sevişmeleri...
    Her şeye değendir... Ödenen her bedelin tam karşılığıdır.
    Aşk dünyada başka insan kalmamasıdır.

    Bilen, anlatma ihtiyacını genelde yazarak giderir. Her şeyi olduğu gibi, gördüğün gibi yazmaksa çok büyük risktir!... Cesaret ister.
    Yazdığın ülke, kendinden yüzlerce kat büyük egolarla ülkeyi yöneten siyasetçilerin, adalet dağıtan  yargı organlarının elindeyse, vay haline!
    Diyeceğim o ki;
    Fikrin suç olabildiği ülkelerde yazmak... Ya Kurtuluş Savaşı'nı yaşamış, orada çarpışmış "TÜRKLER" gibi yürek gerektirir, ya da gerizekalı olmayı!...
    Korkarak yazmak acı verir yazara...
    Korkup yazamamaksa, kalemini kıçına sokmak kadar iğrençtir."

Sevgiyle kalın.

Sanctum (2011)

24 Haziran 2013 Pazartesi
İzlemesi benim için biraz zor oldu: her an ölüm korkusu, her an bir ümitsizlik ve "kapalı kalış". Bir de üstüne üstlük gerçek bir olaydan esinlenilmiş olması... Eee madem bu kadar etkileniyorsan neyine izledin diyen olursa da; işte ben öyle bir tipim ki konusunu bilmeden izlemeyi tercih ediyorum filmleri. E hal böyle olunca da ne çıkarsa bahtıma oluyor, ya beni geriyor, ya etkiliyor, ya da kendini çok beğendiriyor. :) Bu filmi seçerken de afişinden etkilenmiştim. Su altı ve dalış temasını görünce "hmm, güzel bir şey olabilir bu." demiştim.

Güzel miydi? 
Güzeldi. Ne olursa olsun beğendim. Özellikle de sonunu! :)
Sıkıldım mı? 
Hayır.
Tavsiye Eder miyim? 
Edebilirim ama benim gibi etkilenecek ve bazı sahnelerde gerilecekseniz, yani böyle bir izleyici iseniz 2 defa düşünüp tercih edin.
Etkilendim mi? 
Evet, bazı sahnelerde içim bir fena oldu. Bazı sahnelerde, off başaramıycaklar galibaa ya diye oturduğum yerde didindim. :)
Film için başka uyarı ? 
Uyarım yok. Korku ve +18 unsur içermiyor ama klostrofobisi olanlar izlemesin. :)

Sinemalar.com sitesinde verilmiş özeti şu şekilde:
Gerçek olaydan esinlenmiş bir film.Su altında kazı çalışmaları yürüten bir ekibin, dünyanın en karmaşık tünel sistemlerinde yaşadıkları trajedi ve tehlikeleri konu alan filmin yapımcısı “Avatar” ve “Titanic” filmlerinin yönetmeni James Cameron.

İyi Seyirler,
Sevgiyle kalın.

Çekiliş Kazandım Ki Ben!

21 Haziran 2013 Cuma
Şu postu yazmak için ne kadar da geç kaldım! Bu çekilişi kazanalı ne kadar uzun (bana göre:)) zaman oldu! Ama malum ülkemizde yaşananlar yüzünden doğru düzgün post bile yazamadım ki ben! Bundan önce yazdıklarım da ya taslaklarda vardı zaten, ya da bir anda bir sinir patlaması anında, sinirim geçsin diye yazılmıştı. :) Ülkemizde yaşananlar hakkında konuşmayacağım burada. Beni yakından tanıyanlar konu hakkında ne düşündüğümü, neyi desteklediğimi zaten biliyorlar. :)

Her neyse gelelim asıl postun içeriğine! Çekiliş kazandım ben, çekiliş kazandım! Blog çekilişleri başlığı altında yayınladığım çekilişlerden biri sonunda bana çıktı! Hemi de en sevdiğimden: kitap hediyeli olanından!

Öylesine Biri blogunun yaptığı çekilişler sonucunda ben de şanslı katılımcılardan biri olabildim! Çekiliş sonucunda 2 adet kitap kazandım; kitaplardan biri elimde varolunca, blog sahibesi sağolsun elimde olan kitabı değiştirip, başka bir kitap gönderme inceliğini gösterdi. Bu nezaketi için ayrıca çok teşekkür ediyorum!

Bakalım hangi kitapları kazanmışım:

1. Mesnevi Terapi (Prof. Dr. Nevzat Tarhan)
2. Bu Egoları Şişirsek de mi Saklasak? (Aykut Öğüt- Esra Banguoğlu Öğüt)

İki kitabı da ayrı ayrı çok merak ediyorum: 

Mevlana'nın düşüncelerini oldukça beğenen ve destekleyen biri olduğum için Mesnevi Terapi'yi oldukça merak ediyorum.
Bu Egoları Şişirsek de mi Saklasak? Öncelikle isminden bir merak uyandırıyor insanda. :)

Daha önce de kişisel gelişim kitabı okudum; ancak bu kadar merak uyandıranlar ilk defa elime geçti. O yüzden çok ama çok teşekkürler sevgili Öylesine Biri! En kısa zamanda kitapları okuyup yorumlayacağım. :)

Ayrıca Öylesine Biri demeyin, bu blogu mutlaka takip edin! Takip etmek için: TIK TIK

Sevgiyle kalın.

Kördüğüm

15 Haziran 2013 Cumartesi
Bu yaz mevsimi bana hiç yaramıyor arkadaş. Her gün bir kitap bitirir oldum; beni hem maddi hem de manevi sıkıntıya sokacak bir durum yaşayacağım bu gidişle. :)

Bu sefer bitirdiğim kitap "Kördüğüm" isimli Heidi Betts'in çoğu kişi tarafından beğenilmiş bir kitabıydı. Son zamanlarda "aşk" temalı kitaplara sardım. Bakalım bu durumum daha ne kadar devam edecek. :)

Kitabı beğendim, evet güzeldi, detaylar yerli yerindeydi. Aşk teması oldukça yoğun yaşanmıştı. +18 sayılabilecek oldukça fazla kısım vardı; o yüzden tercih edilirken dikkat edilmeli. Ayrıca bundan önce okuduğum "Yüreğim aşkı arıyor" bana göre aşk temasını daha güzel işlemişti. Onu okurken daha çok zevk almıştım. Tabi bu kitaba da kötü demiyorum, bu da güzel. :) Hatta 2.kitabı da en yakın zamanda okumayı planlıyorum; tabi önce almam lazım!

Kitabın arka kapağı şu şekilde:

"ÖFKELERİ SONSUZA DEK SÜRECEK Mİ?
YOKSA AŞK,
HER DÜĞÜMÜ ÇÖZECEK KADAR GÜÇLÜ MÜ?

Birbirine rakip iki köşe yazarı, gelecekte başlarına gelecekten habersiz bir şekilde gazetedeki köşelerinden birbirleriyle iddialaşmaktadır.

Örgü örme üzerine bir iddiaya tutuştuklarındaysa kaderin, hayatlarını değiştirecek ağları ilmek ilmek örmekte olduğundan habersizdirler.

Bu ateşli aşkla baştan çıkacak, serinin ikinci kitabını sabırsızlıkla bekleyeceksiniz!"

Sevgiyle kalın.

Yüreğim Aşkı Arıyor

14 Haziran 2013 Cuma
Değişikti; daha önce böyle bu tarz bir kitap okumamıştım. Ama çok güzeldi; çok beğendim. Öyle ki bir oturuşta, bir günde bitirdim. Tadı damağımda kaldı. Keşke biraz daha kalın olsaydı. :)

Normalde bir kitabı 2.defa okumaktan çok hoşlanmam ama bu kitabı okuyabilirim bence. :)

Adından anlayacağınız üzere "aşk" temalı bir kitap. 1800 lü yıllarda, sosyete hayatında geçiyor olaylar ve gerçekten detaylar öylesine gerçekçi verilmiş ki okurken oldukça büyük bir zevk alıyorsunuz.

En son "aşk" temasını bu kadar çok barındıran kitap olarak Alacakaranlık serisini okumuştum sanırım ve bu da (fantastik olmadığı halde) onun kadar güzel anlatmış olayları, aşkı, kıskançlığı. Ve tabi bir de bunda çekişmeler var. Sosyete çekişmesi var!

Ayrıca o dönemin kadınlarının da ne denli zorluklar çektiğini, ne koşullarda yaşadığını görebiliyor, anlayabiliyorsunuz.

Kitabın arka kapağı şu şekilde:

" New York'un görkemli ve parlak bir çağında...

Ziyafetler ve balolar arasında oynanan bir OYUN

Zenginlik ve ayrıcalık içindeki bir ömrün ÖDÜLÜ

Dostluklar ve genç bir kadının kalbinin arzularını test edecek KURALLAR

Clara Carter cemiyet hayatı ve sosyetenin parlayan yıldızı olacaktır...

Ama bunun bedeli ne olacak?"

Hayal dünyasına sürüklenip, ah keşke ben de öyle bir ortamda, öyle bir aşk yaşayabilseydim hayalperestliğinde olanlar için kesinlikle okunması gereken bir kitap.

Sevgiyle kalın.

Aşk Peşinde

13 Haziran 2013 Perşembe
Adına bakılır bakılmaz aa "aşk" kitabı bu yaa izlenimi uyandıran ama yaklaşık 500 sayfa olan kitap toplasanız maksimum 10 sayfa aşk içeriyor. Geri kalan ise biraz aksiyon, biraz polisiye, biraz dram.

Arka kapağını okuyup konuyu az çok biliyor olmama rağmen kitaba başlarken, ilk 2 bölümü anlamada, konuya giriş yapmada biraz zorluk çektim. Ama geri kalan kısmı su gibi akıp gitti.

Beğendim ama öyle çok süperrr ya diyemem. Zevk alarak okudum ama oo en beğendiğim kitaplardan biri de diyemem. Tavsiye edebilirim ama yine de çok büyük beklentiniz olmasın diye uyarımı da yaparım. :)

Bölümler oldukça uzun geldi bana, bu yüzden ne kadar uykum olsa da yine de yılmadan bir bölüm daha bir bölüm daha okudum, merak uyandırdı bir süre sonra. Ne olacak diye meraklandırıyor.

Arka kapağında konu şu şekilde belirtilmiş:

"Yayımcısı tarafından sözleşmesine uymamakla suçlanan Charlotte Bronte, kız kardeşi Anne'i de alarak bu yanlış anlaşılmayı düzeltmek üzere Londra'ya doğru yola çıkar. Yaşadıkları maceralar ve Charlotte' un tanıklık ettiği cinayet sonrasında bütün Bronte ailesi kendilerini tehlikenin içinde bulur. Dünya'nın temellerini kökünden sarsmak isteyen gözüdönmüş bir katilin peşine düşen Charlotte, bu yolculuğu sırasında hiç ummadığı bir aşka da yelken açar.

Ve bu sırada hayatı baştan sona değişir."

Yazar ise şu şekilde bir açıklama yapmış:

"Döneminin katı ahlak anlayışının gölgesindeki gönül ilişkilerini, zengin iç dünyasıyla kaleme alan Charlotte Bronte'ye her zaman hayalini kurduğu o macera dolu yaşamı bu romanla tattırmak istedim. Kitabım, aşkın ve tutkunun bu ölümsüz yazarına yürekten övgülerimi yansıtan bir hediyemdir."

Sevgiler