Bir Adam Girdi Şehre Koşarak

2 Mart 2013 Cumartesi

Yazarı Tarık Tufan. Sunucuymuş kendisi, tanımıyorum ama ben. Simasına baktım internetten ama yine de çıkaramadım pek. Bu kitap ile tanımış oldum kendisini.

Kitap elime bir yarışma sonucu geçti ve kitap hakkında diyebileceğim ilk şey: Değişikti!

Arka kapağında şöyle yazıyor:

"Camlardan ölesiye sarkan gündelikçi kadınlar, elindeki eczane poşetleriyle çaresiz bekleyen yaşlı adamlar, pazar yerlerinden artık toplayanlar, eskimiş kıyafetleriyle düğün salonlarında şarkı söyleyenler, sefer tasından utanan genç adam ve diğerleri.
Şehrin ötekileri yani.
Biraz Raif Efendi, biraz Maria Puder, Sartre, Bachelard, Anna ve biraz Kudüs.
Karanlık, rutubetli, çok bağrışlı, çok nefessiz, çok sabahsız, çok aşksız, çok çiçeksiz, çok neşesiz, çok kitapsız bir şehirde hayatta kalabilmek için her şey.
Büyücülerin, haramilerin, borsacıların, reklamcıların, korsanların, işgalcilerin, bankacıların elinden kurtulabilmek için yani.
Tarık Tufan, 'Bir Adam Girdi Şehre Koşarak' kitabında her şey hızlı akarken, yavaş gidenleri, yorulanları, rekabete güç yetiremeyenleri ve onların mekanlarını anlatıyor."

Yoğun çalışma döneminde olsam bile bir günde bitirdim kitabı. 118 sayfa zaten, öyle çok uzun değil. Sıkmıyor hiç insanı, dediğim gibi oldukça değişik, biraz felsefik, biraz hayatın acı yüzü. Ahmet Altan okuduktan sonra, sanki yazar da bir şekilde Ahmet Altan'ın uslubundan etkilenmiş gibi hissettim ama fikrim Ahmet Altan gibi olabilmesi için daha uğraşması, kendini geliştirmesi lazım.

Ayrıca yazar kapitalizmi sevmiyor, ondan canavar gibi bahsedip duruyor. Ben bu işlerden, bu alanlardan hiç anlamam desem? Şimdi bana kapitalizm nedir diye sorsanız, adam gibi anlatamam desem? Ve gerçekten de ilgimi çekmiyor, bilmeden de mutluyum ben. Umrumda değil desem? Çok mu cahilim ben? Ya da meraksız? Bu kadar kitap okuyorum da bilmiyorum yani, normal mi bu?

Ve yazar Gazze'den bahsediyor. Oradaki savaştan, patlayan bombalardan, ölen çocuklardan, ölümlerden. Ölümle ilgili kitap okumak istemiyorum ama okuduğum son 2 kitap da buna yer veriyordu, içim acıya acıya okudum, okuduğumda da kötü oldum. Çabuk etkileniyorum ben.

Ayrıca bugün bana "Senin Türkçen anlaşılmaz." dediler. Cidden öyle mi ? Bazen kendimden şüpheye düşüyorum. Acaba ben yazamıyor muyum? Ben de yazabilirim gibi geliyor ama bazen bana, biraz uğraşsam, biraz daha kendimi geliştirsem, ben de felsefik şeyler yazabilirim gibi geliyor. Sahi yazı yazmak ne kadar zor, yazar olmak çok mu zor?

0 yorum:

Yorum Gönder