Yine zamansızlıktan aralıklarla okumak zorunda kaldığım bir kitap oldu benim için.
İlk gözlemim: Kitap kapağının tasarımını çok fazla beğenmedim, biraz korkunç durmuyor mu?
İkinci gözlemim: Kitap adının seçimi cuk diye oturmuş, daha iyi bir isim seçebilirler miydi bilemiyorum. :)
Üçüncü gözlemim: Ben bu kitap için tür belirtin deseler biraz zorlanırım. Aksiyon mu? Ihh tam değil. Gerilim mi? Pek sanmıyorum. Gizem mi? Olabilir ama fantastik anlamda değil. Polisiye mi? Eh belki bu diğerlerine göre biraz daha yakın ama yine de tam olarak ifade etmiyor bence kitabı.
Ve devam olarak: Söyleyebileceğim bir kaç şey daha var. Kitabın kapağında "Yayınlandığında tüm dünyayı saran Şeytan'ın (The Exorcist) yazarından uzun zamandır beklenen bir başyapıt." yazıyor. Adam daha önce böyle bir kitap yazmış, kitabın kapağı da biraz korkunçvari olunca dedim ki fantastik bir şeyler çıkabilir bu kitaptan. Sonuç olarak çıkmadı, bu konuda biraz şaşırdım.
Bunun yanı sıra hoşuma gitmeyen bir detay var ki, kitaplıkta Hristiyanlık, İsa vs. hakkında oldukça bahsedilen (bahsedilen derken bunların ismi geçiyor ama bilmeyen adam için bir açıklama verilmiyor) kısımlar vardı ve bu konu hakkında çok fazla bilgim olmadığı için okuduğum yerleri anlamadığım, hayal edemediğim ya da konunun tam içine giremediğim yerler oldu.
Ayrıca kitapta bahsedilen isimleri bir kağıda yazmamış olsaydım, aralıklarla okuduğum için tüm konudan kopmuş, hiç bir şey anlamamış olacaktım. Bu konuda bir şeyler yapıp, kafamda isim tutma konusu üzerinde çalışmalıyım sanırım. Ayrıca neden böyle oldu bilmiyorum ama kitabı okurken böyle koştur koştur okudum.Koştur koştur derken, sanki yazar bir yere yetişecekmiş de böyle koşar gibi yazmış geldi. Anlatamıyorum tam, zaten bu durum benden de kaynaklanıyor olabilir, tam emin değilim.
Son olarak da diyebileceğim şudur ki, bence bu kitabın filmi olsa, kitabı okumak yerine filmini izlesek daha anlaşılır ve keyif verici olur.
Bu kadar yorum yeter sanırım bir de arka kapağında anlatılan konuyu yazayım:
" Bazen Çekilen Acılar, Merhametin Bir Işık Gibi Yüreğimize Süzüldüğü Kirli Bir Pencere Gibidir...
Kapısından iyilik ve umudun girmediği bir bina...
Karanlık, rutubetli bir bodrum katı...
Soğuk beton bir oda...
Arnavutluk'taki bir hapishanede ajan olduğu tahmin edilen kimliği belirsiz bir adam vahşi işkencelerle sorguya çekilir. En ağır eziyetler karşısında bile Esir'in bitmek bilmeyen direnişi ve sessizliğini koruması herkesi ürkütür. Peki kimdir bu adam? Bir suikastçi mi? Katil mi? Yoksa ilahi bir güç mü?
Gördüğü zulme rağmen hayatta kalan Esir, hapishaneden kaçmayı başarır ve kimsenin bilmediği gizemli misyonunu tamamlamak üzere Kudüs'e gider. Hapishane sorumlusu Vlora, Esir'in yerini öğrenir ve onun izini sürmeye başlar. Vlora'nın Esir'le Kudüs'teki karşılaşması ise, onları hiç tahmin etmeyecekleri bir yüzleşmenin eşiğine getirir. Acaba hangi duygu galip gelecektir? İntikam mı, yoksa vicdan mı? Asıl merak edilen soru ise, Kudüs'teki kutsal mezarın üzerinde cesedi bulunan esranrengiz adamın bu olaylarla bir ilgisi olup olmadığıdır."
Şimdilik benden bu kadar. :)
Sevgiyle kalın.
0 yorum:
Yorum Gönder