Bakırköy… 21 yıllık hayatımın başladığı ve şu ana kadar
geçtiği yer. ( Arada bir Zeytinburnu bağlantısı var ama onu şimdilik
karıştırmasak da olur.)
Bakırköy’de yaşıyorsanız, genelde nerede yaşadığınızı pek
şaşırmazsınız. Yani hani “Bakırköy’lü” bu derler ya ( Hani ruh hastalıkları
bakımından) aslında bir yönden haklılar.
Kendi yaşadığım mahallede bunu hemen hemen her gün yaşıyorum
ben. Bu durum en başta komşularımızdan başlıyor. Alt kattaki komşumuz N. Teyze (isim
vermiyim hadi ayıp olmasın) apartmanın gözdesi bence. Bir kere evini su
bastırdı, yetmedi ikinciye bastırdı, ama bu sefer borularını nasıl tıkadıysa
bizim evi de su bastırdı. O yetmedi, evini yaktı. He ya, bildiğiniz evini
yaktı. Apartmanın içi göz gözü görmeyecek şekilde dumanla kaplandı, itfaiye
geldi, söndürdü falan. Sonradan öğrendik ki eski televizyonu kaçak yapmış, bu
da söndüreyim derken daha çok alevlendirmiş. Korkuyoruz valla bir gün evi
başımıza yıkacak diye. N. teyzenin evle ilgili sorun çıkarmasından sonra en
büyük özelliği kulaklarının ağır işitiyor olması. Geceleri en büyük hobisi,
genelde tam benim yatma saatime denk getiriyor bunu, son ses “Gülşen- Off off
kömür gibi yanıyorum, off off ayıp mıdır seviyorum “ dinlemesi, ardından da
Gökhan Özen’e sarması. Bu kadarla bitti sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. N. Teyzenin
ayrıca sesli esnemeleri, kapı çarpışları da meşhurdur. ( Sanırım kulağı ağır
işittiği için bu böyle.) Öyle bir sesli esner, öyle bir sesli hapşırır ki
sanırsınız aynı evdesiniz, hemen yan odanızda oturuyor. Ama oysaki sizden ayrı
bir dairede tamamen farklı bir hayat sürüyor. Neyse, seviyoruz seni N.Teyze.
Bakırköy’ün %80 ‘i falan yaşlı kesimden oluşuyor diye bir
söylenti var. Ancak çocuk yok sanmayın, bizim mahallede bir avuç çocuk var
mesela, hepsi de anadan doğma psikopat. Bütün amaçları gün boyu koşturup,
köpekleri kızdırmak. Hayvanlar öyle bir
galeyana geliyor ki havlamaları sabaha kadar durmuyor. Hatta geçen gün, bir
tanesi yerde yatıyordu. Tam yanından geçerken “ Canım benimmmm” diye seveyim
dedim. Hayvan hemen ayağa kalktı, öyle bir hırlamaya başladı ki bir laf daha
söylesem ağzıma sıçacaktı yeminle.
Tabi çocuklar dışında hayvan sever bir kesim de mevcut
mahallemizde. Mesela karşı apartmanda kedi besleyen bir teyzemiz var. Kadın
dışarı çıkmaya görsün, tüm kediler peşinde. Bilindiği üzere kuş besleyen de
var. Ama ne hikmetse, bizim mahallemizde
hayvan besleyen herkes mahkemelik oluyor. Ya kediler oraya buraya sıçıyor,
kokuyor diye dava açılıyor, ya aman çiçeklerimin düzenini bozdu gerizekalı
kuşlar diye dava açılıyor. İllaki açılıyor ama kurtuluş yok.
Eskiden bizim burada adliye vardı. Şimdi Osmaniye’ye
taşındı, aslında tüm eğlencemiz de gitmiş oldu. Adliyemiz genelde boşanma
davalarına bakardı ve illaki her dava çıkışında, tam bizim evin önünde kavga çıkardı.
Ne yalan söliyim, kavga izlemeye meraklı bir toplumuz. Kavga çıksın diye dört
gözle beklerdik resmen. Adliye gittikten sonra da kavgalar olmuyor değil. Geçen
günlerde yaşlı bir adama 5 kişi daldılar mesela, adamın ağzını burnunu
kırdılar. (İçim parçalandı, ama ne yapayım, bu halimde gidip 5 adama kafa
tutmaya kalksam… bibipppp)
Genelde burada içki içenlerde popüler. Eskiden, ben liseye
falan gidiyordum sanırım o zamanlar, bir amca vardı (Rıfat’tı sanırım adı, tam
hatırlayamıyorum.) sürekli sevgilisinin mi eşinin mi ne adını böğürür dururdu
bizim burada. Kadın içtiği için adamı eve almazdı. Adam da eve alınmadığı için
içki içerdi, evet gerçekten ironik. Son zamanlarda ise, yeni yeni bağrışlara
tanık oluyoruz. Mesela bu akşam, içenlerden biri “Tin tin tin Selahattinnnn”
diye bağırıyordu. Amacı neydi, kimse bilmiyor. Kimse de sormuyor zaten, herkes
olayı farkında: “Adam Bakırköylü!”
0 yorum:
Yorum Gönder