Adam Bakırköylü Beyler!

12 Temmuz 2012 Perşembe


Bakırköy… 21 yıllık hayatımın başladığı ve şu ana kadar geçtiği yer. ( Arada bir Zeytinburnu bağlantısı var ama onu şimdilik karıştırmasak da olur.)

Bakırköy’de yaşıyorsanız, genelde nerede yaşadığınızı pek şaşırmazsınız. Yani hani “Bakırköy’lü” bu derler ya ( Hani ruh hastalıkları bakımından) aslında bir yönden haklılar.

Kendi yaşadığım mahallede bunu hemen hemen her gün yaşıyorum ben. Bu durum en başta komşularımızdan başlıyor. Alt kattaki komşumuz N. Teyze (isim vermiyim hadi ayıp olmasın) apartmanın gözdesi bence. Bir kere evini su bastırdı, yetmedi ikinciye bastırdı, ama bu sefer borularını nasıl tıkadıysa bizim evi de su bastırdı. O yetmedi, evini yaktı. He ya, bildiğiniz evini yaktı. Apartmanın içi göz gözü görmeyecek şekilde dumanla kaplandı, itfaiye geldi, söndürdü falan. Sonradan öğrendik ki eski televizyonu kaçak yapmış, bu da söndüreyim derken daha çok alevlendirmiş. Korkuyoruz valla bir gün evi başımıza yıkacak diye. N. teyzenin evle ilgili sorun çıkarmasından sonra en büyük özelliği kulaklarının ağır işitiyor olması. Geceleri en büyük hobisi, genelde tam benim yatma saatime denk getiriyor bunu, son ses “Gülşen- Off off kömür gibi yanıyorum, off off ayıp mıdır seviyorum “ dinlemesi, ardından da Gökhan Özen’e sarması. Bu kadarla bitti sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. N. Teyzenin ayrıca sesli esnemeleri, kapı çarpışları da meşhurdur. ( Sanırım kulağı ağır işittiği için bu böyle.) Öyle bir sesli esner, öyle bir sesli hapşırır ki sanırsınız aynı evdesiniz, hemen yan odanızda oturuyor. Ama oysaki sizden ayrı bir dairede tamamen farklı bir hayat sürüyor. Neyse, seviyoruz seni N.Teyze.

Bakırköy’ün %80 ‘i falan yaşlı kesimden oluşuyor diye bir söylenti var. Ancak çocuk yok sanmayın, bizim mahallede bir avuç çocuk var mesela, hepsi de anadan doğma psikopat. Bütün amaçları gün boyu koşturup, köpekleri kızdırmak.  Hayvanlar öyle bir galeyana geliyor ki havlamaları sabaha kadar durmuyor. Hatta geçen gün, bir tanesi yerde yatıyordu. Tam yanından geçerken “ Canım benimmmm” diye seveyim dedim. Hayvan hemen ayağa kalktı, öyle bir hırlamaya başladı ki bir laf daha söylesem ağzıma sıçacaktı yeminle.

Tabi çocuklar dışında hayvan sever bir kesim de mevcut mahallemizde. Mesela karşı apartmanda kedi besleyen bir teyzemiz var. Kadın dışarı çıkmaya görsün, tüm kediler peşinde. Bilindiği üzere kuş besleyen de var.  Ama ne hikmetse, bizim mahallemizde hayvan besleyen herkes mahkemelik oluyor. Ya kediler oraya buraya sıçıyor, kokuyor diye dava açılıyor, ya aman çiçeklerimin düzenini bozdu gerizekalı kuşlar diye dava açılıyor. İllaki açılıyor ama kurtuluş yok.

Eskiden bizim burada adliye vardı. Şimdi Osmaniye’ye taşındı, aslında tüm eğlencemiz de gitmiş oldu. Adliyemiz genelde boşanma davalarına bakardı ve illaki her dava çıkışında, tam bizim evin önünde kavga çıkardı. Ne yalan söliyim, kavga izlemeye meraklı bir toplumuz. Kavga çıksın diye dört gözle beklerdik resmen. Adliye gittikten sonra da kavgalar olmuyor değil. Geçen günlerde yaşlı bir adama 5 kişi daldılar mesela, adamın ağzını burnunu kırdılar. (İçim parçalandı, ama ne yapayım, bu halimde gidip 5 adama kafa tutmaya kalksam… bibipppp)

Genelde burada içki içenlerde popüler. Eskiden, ben liseye falan gidiyordum sanırım o zamanlar, bir amca vardı (Rıfat’tı sanırım adı, tam hatırlayamıyorum.) sürekli sevgilisinin mi eşinin mi ne adını böğürür dururdu bizim burada. Kadın içtiği için adamı eve almazdı. Adam da eve alınmadığı için içki içerdi, evet gerçekten ironik. Son zamanlarda ise, yeni yeni bağrışlara tanık oluyoruz. Mesela bu akşam, içenlerden biri “Tin tin tin Selahattinnnn” diye bağırıyordu. Amacı neydi, kimse bilmiyor. Kimse de sormuyor zaten, herkes olayı farkında: “Adam Bakırköylü!”

0 yorum:

Yorum Gönder